HÂCEGÂN VAKFI FİKRİYATI: HÂCEGÂN YOLU

21 Haziran 2022 tarihli Resmi Gazetenin ilanıyla faaliyete başlayan Hâcegân Vakfı; daha çok üniversite hocaları, sivil toplum kuruluşları ve sivil toplumun kanaat önderleri ile âlimlerden müteşekkil istişare heyetinin olumlu görüşleri üzerine memleketimizin ihtiyacı olan birlik, dirlik ve huzurun tesisine katkıda bulunmak üzere kurulmuştur. İsminden de anlaşılacağı üzere Hâcegân vakfının yolu, Hâcegân yolu, hocalar, âlimler yoludur. İlmin, bilimin yoludur. Bu yol Anadolu’nun öz damarıdır. Horasan yolu olarak da adlandırılan bu yolda hak üzere bir araya gelmiş âkil insanların kurduğu bir vakıftır. İlk öncüler arasında “li hikmetin” rabiatül adeviye misali hanım kardeşlerimiz de yer almaktadır.

Vakıf senedinin 4. maddesinde vakfın gayesi; “insanların ilmî, ahlâkî, dinî, sosyal, kültürel ve manevi yönden gelişimlerine yardımcı olmak ve huzurlu bir toplum oluşmasına katkıda bulunmaktır. Bu katkının gerçekleştirilmesinde “Hâce Abdulhâlık Gucduvânî” ve “Hâce Ahmet Yesevî” ile “Hacı Bektaşi Veli” ve “Hacı Bayramı Veli” gibi toplumda genel kabul görmüş büyük insanlar ilham kaynağı olarak görülür.” denilerek başkaca izaha yer bırakmayacak şekilde açık ve net tanımlanmıştır.

Hâcegân Vakfı; vatanı ve milletine âşık, kendi öz değerleriyle çatışmayan yeni Türkiye’nin donanımlı ve özgüvenli nesillerinin yetiştirilmesine katkıda bulunma gayreti içerisinde olan bir ocaktır. Tüm gruplara eşit mesafededir. Organik hiçbir grupla/cemaatle bağlantısı olmamasına rağmen tüm grupları ortak değerler çatısı altında bir olmaya çağıran misyona sahiptir. Bu fikriyat İslam’ın üst çatısıdır. Tüm insanlığı bağrına basacak kapasiteye sahiptir. Tıpkı, Hâce Ahmet Yesevi, Hâce Abdulhalık Gucdüvani, Hacı Bektaş Veli ve Hacı Bayram Veli fikriyatı gibi.

Hâcegân büyükleri, “Biz bulunduğumuz yere çok zikir çok ibadetle gelmedik, düşüncemizle geldik, düşünceden daha hızlı başka bir şey yoktur” buyururlar. Burada düşünceden kasıt tefekkürdür. Hâcegân pirleri aldıkları emaneti tefekkür binitiyle daha da zirvelere taşımışlar ve el an bugün de taşımaya devam etmektedirler.

Ayeti kerimede geçen “Allah nurunu tamamlayacaktır[1]” ibaresinde yer alan “nur” kelimesi, Kur’anın hükmü yanında “insan” olarak da tefsir edilmektedir. Yani insan tamamlanacaktır. Zira din tamamlanmıştır, tamdır. Nakıs olan insandır. İnsanın kemâlât yolculuğu bitmemiştir. Bu manada Hâcegân pirleri bile kendilerine bırakılan emaneti işlemeye devam etmişlerdir.

Bırakılan emanet, “maiyet sırrı” denilen Hakla birlikte yaşama sanatıdır. Cenâb-ı Hak ile birliktelikte hep kazanım vardır. Bu kazanımlar bir sonraki nesle devredilmekte neticede kemâlât bir önceki döneme göre daha da ileriye taşınmaktadır. Bu tıpkı zahirdeki teknoloji gibidir. Nasıl ki teknik durmadan ilerliyorsa kemâlât denilen şey de durmadan ilerlemektedir. İşte bu ilerleyişte kişinin yeri anlayışla belirlenmektedir. Anlayışın oluşması tefekkür ameline bağlıdır. Yani insan hangi aşamada olursa olsun kendisinin önünü açan en önemli alet veya kendisini hedefe ulaştıran en hızlı binit tefekkür olacaktır.

Bu manada Hâcegân Vakfı bir fikir ocağıdır. Günün kâmil insanları mesabesindeki zamanın hâcelerinin her an hay olan Cenabı Hakla yaşadıkları aşk ocağından elde ettikleri sıcak, mis kokulu ekmek misali, o demden elde edilen taze ve katışıksız muhabbet kokan o fikirlerin husule geldiği yerlerdir. Vakfın binaları gönüllerdir. Binalarla, okullarla, kurslarla vakit kaybetmez. Binalara değil insanlara yatırım yapar. Okulu, kursu, tekkesi gönlüdür. Seyyardır. Her yere sığar, açar kurar o demi yaşar yaşatır. Yer geldi mi hemen toplar, kapatır, pratiktir. Onun için bir insan dahi olsa önemlidir. Bir insan uğruna binlerce bina, okul, kurs feda edilebilir. Binalar, okullar, kurslar adı altında insanların feda edilmesine karşıdır.

Hâcegân Vakfı fikriyatı maya gibidir. Sahibi Hace-i Kaniat Muhammed Mustafa’dır. O, ﷺ ashabı güzini mayalamış, ashab da sonraki zamanın hâcelerini mayalayarak günümüze kadar bozulmadan gelmiştir. Tıpkı sütün yoğurtla mayalanması gibi. Bugün sağlıklı maya ile mayalanan yoğurt, bembeyaz ve tadı da ilk günkü yoğurdun tadındadır. Hâcegân Vakfı fikriyatı bu maya misali nasibi olan herkesi mayalama gücüne sahiptir. Abı hayat gibidir. Serin, soğuk su gibidir. Her derde şifadır. Zira insanlığın tüm hastalıklarının sebebi iman zafiyetindendir. Allaha (cc) inandım diyen çoktur ancak Allah (cc) varmış gibi yaşayan azdır.

İşte zamanın Hâcesi, aşk ocağı denilen gönülden, her an hay olan ve tenezzülen iskan buyuran Cenabı Hakla yaşadığı anın deminden, anın hikmetini ve hakikatini istinbat edebilen, getirebilen kişidir. Bu dem sonucu çıkan yepyeni sıcacık bu fikirler, 70 yıl ibadet gücündedir[2]. Pas sökücü mesabesindedir. Hasta kalplere şifa, paslı gönüllere cila hükmündedir. Bugün, insanlığın ihtiyacı; zamanın münevver, mütefekkir, Allah adamları dediğimiz zamanın hâcelerinin Haktan getirdikleri, anın hikmeti mesabesindeki fikirlerdir. Bu adamlardan doğan fikirler, abı hayat gibidir. Bu hayat  suyu, önce kendilerine hayat verir, hay olurlar, yeniden dirilirler. Hararetlerini ve ateşlerini ancak bu su söndürür. Sonra mevhibe-i ilahi olan, bitmeyen ve tükenmeyen bu suyun bereketini Cenabı Haktan bilerek susuz çoraklaşmış gönüllere ulaştırma gayreti içerisine düşerler. Bilir ki gönüller Cenabı Hakkın evleridir. Yapılan her yeni gönül, Hakkın iskan buyuracağı evdir, yeni bir ocaktır, nice demlerin yaşanacağı yerdir.

Bilir ki, ateşi de veren O’dur. Suyu da veren O’dur. O’ndan O’na deveran eden O’dur. Yeter ki ortada sen olmayasın, ben olmayayım, hep O (cc), olsun.

…..

Ademliktir[3] insanı âdem[4] yapan,
O demdir âdemi ayakta tutan,
Demi demdir bu âlem,
Ademi âdemler doğuran,
Hâce-i Hâcegândır, yâri dost besti best.

Hülasadır insan bu kevni âlemin,
Hazreti insandır gaye-i kelamı kadimin,
İnsanı hazret yapan tohumudur kâmilin,
Hâce-i Hâcegândır, dostu yâr besti yâr.

…..

                                          Hâce-i Hâcegân [5]
                                          Hâcegân Vakfı Genel Başkanı

                                

[1] Saf Suresi 8. Ayet; “Onlar ağızlarıyla Allah´ın nûrunu söndürmek istiyorlar. Halbuki kâfirler istemeseler de Allah nûrunu tamamlayacaktır.

[2] İbn Abbas ve Ebu’d-Derda‘dan rivayet edildiğine göre “Bir saat tefekkür yetmiş yıl ibadetten hayırlıdır.” Bkz.: Aliyyu’l-Kārî, Esrâru’l-Merfû’a, 175; Suyutî, Camiu’s-Sağir, II/127; Aclûnî, I/310)

[3] Adem: yokluk.

[4] Âdem: insan, insanı kâmil.

[5] Hâce-i Hâcegân: Hâcegân Yolunun Hocası