10.1. HİZMET EHLİ OLMAK (1. Bölüm)
Hizmet (خدمت) kelimesinin aslı Arapça olup “hademe” “خدم” “hizmet etti” fiilinin mastarıdır [1]. Kelime anlamı; birisinin bir işini görmek, ona yardım etmek, ihtiyacını gidermek, kulluk, görev gibi manalarda kullanılmaktadır[2]. Türkçede hizmet edene “hizmetçi-hizmetkâr” denilmektedir. Yine Osmanlı sultanları kendilerini “hadimul haremeyn” “haremin hizmetçisi” olarak tanıtmışlardır. İslâm tarihine bakıldığında “İslâmın hizmetkârı” tabirini daha çok Türklerin ortaya koyduğu ve bu kelimeyi İslâmi kavram haline getirdikleri görülmektedir.
İslâmi kaynaklarda “hizmet” kavramı kurumsal olarak ele alınmamıştır. Fıkıh, tefsir veya hadis kitaplarına baktığınızda böyle bir konu başlığı bulamazsınız. Bu konu daha çok kulluk kavramı içerisinde yer alan ve “hizmet etmek” eylemini ifadeden öteye başkaca anlamlara sahip olmadığı görülmektedir. Bu sebeple kaynaklarda hizmet denilince daha çok Hakka layıkıyla yapılan kulluk akla gelmektedir. Malum olduğu üzere kullukta bireysel faaliyetler olduğu gibi toplumsal faaliyetler de vardır. Kullukta bireysel kurtuluş ön planda iken hizmette bireysel kurtuluş yanında toplumsal kurtuluş için çaba sarf etme vardır.
Tasavvufi terim olarak hizmet; rızayı ilahinin kazanılması için sarf edilen her türlü çabaya denilmektedir. Bu manada Allah için yoldan bir taşın kaldırılması, bir düşküne yardım edilmesi insanlığa hizmet iken diğer mahlûkata faydalı işlerin görülmesi de hizmet kapsamındadır. İslâm tarihinde konuya çok örnek bulunmaktadır. Susuz bir hayvana su veren kişinin bu hareketinin Cenâb-ı Hakkın hoşuna gitmesi, sarhoş birisinin yerden Kur’anı kerimin bir parçasını hürmeten alıp duvarın üstüne koyması gibi. Bu bireysel hareketler Hakkın hoşnutluğunun kazanılmasına vesile olunmuş örneklerden sadece birkaçıdır. Bu hareketlerin hepsini Hakka hizmet kapsamında değerlendirmek mümkündür. Ancak asıl hizmetin yaratılmışların en şereflisi olan insan için yapılan hizmet olduğu gözden kaçırılmamalıdır. İnsanın ve insanlığın dini ve dünyasının kurtuluşu için yapılan her fiil gerçek hizmet olarak değerlendirilmektedir.
Bu manada Hâcegân yolunda hizmet konusu çok önemlidir. İnsanları Allah’a, Allah’ı da insanlara sevdirmek adına yapılan her meşru faaliyet hizmet olarak tanımlanmaktadır. Burada hizmet ehlinin bir ayağının Hakta, diğer ayağının insanlar cephesinde olması gereklidir. Zira Cenâb-ı Haktan gafil insanların avukatı mesabesinde olan hizmet eri, bu durumda Allah ile olan ilişkisini devreye sokarak “bu insanları Allah’a (cc)” sevdirme gayretine girecektir. Yine insanlar içerisinde yaşayan bu hizmet eri örnek yaşantısı ile bu sefer “insanlara Allah’ı (cc)” sevdirme çabasında olacaktır.
Bu ehemmiyetli işi yapmak, hizmet eri olmak için insanın önce bir eğitimden geçilmesi gereklidir. Belli bir aşamadan sonra bu hizmete girişmelidir. İnsan önce hizmet almalıdır ki hizmeti görüp öğrensin ve tatbik etsin. Hâcegân yolunda hizmet için önce tâlim gereklidir. Sonra tâlim edilen şeyin tatbiki istenir. Ardından tebliğ ve irşadı da kapsayan hizmet gelir. Öyleyse hizmet bizim bildiğimiz gibi alelade bilmeden hemen yapılacak şey değildir. Hizmet için bir takım alt yapılar olmalıdır. Yoksa hizmet ediyoruz diye etrafı kırıp dökmeler başlar.
Hizmetin Şartları
Hizmette asıl amaç rızayı barinin tahsilidir. Hakkın hoşnutluğunun kazanılmasıdır. Bu rızanın nerede olduğu bilinmemektedir. Bu sebeple Kâinatta Cenâb-ı Hakla bağlantılı ne varsa bu rıza oradadır anlayışıyla insanın meseleye bakması gereklidir. Ancak insan Cenâb-ı Hakkın en keremli varlığı olduğu düşünüldüğünde insana hizmet üzerinde öncelikle durulması gereklidir.
Hemen belirtelim ki hizmet etmek bir marifet işidir. Herkes ev temizliği yapamaz. Bir temizlik anlayışının varlığı gereklidir. Bugün ticari hayatta hizmet sektörü denilen iş kolu bulunmaktadır. İşçilerin yer aldığı belli sanat veya mesleğin emekle icra edildiği iş kolu. İnşaat sektöründe sıvacılık yapacaksanız bu mesleğin inceliklerine vakıf olmak gerekecektir. “Ben her işten anların abi” mantığı ile hareket edildiğinde neticenin nereye vardığı malumdur. İş ele yüze bulaştırılıp, yarardan çok zarar verilmektedir. Demek ki hizmet için kişi bir takım eğitimler almadır. Bu eğitim sürecinde bir çıraklık dönemi, ardından kalfalık ve ustalık dönemleri olmalıdır.
Hakikatte hizmet etme duygusu vehbidir. Allah (cc) tarafından insana meccanen verilmiştir. Düşkün birisine yardım elinin uzatılması, yaralı bir hayvana müdahale edilip onun yarasının iyileştirilmesi çabası insanlığın ve merhametin gereğidir. Doğal olarak insanın içerisinde olan bir duygudur. Allah (cc) tarafından insana lütfedilmiştir.
İşte insanın, bu manevi donanımını dış dünyaya doğru ve faydalı aktarabilmesi için bir takım eğitimler alması gerekmektedir. Yaralı bir hayvanı nasıl tedavi edeceği hususu bir ilme tabidir. Bu ilmin tahsili gereklidir. İnsanın, hasta bir insanı iyileştirmesi için tıp ilmini bilmesi gereklidir. Bir kalp ameliyatı yapabilme kabiliyeti insana doğuştan verilmemiştir. Bu bir kuşun yuvasını yapması, bir örümceğin ağını örmesi kabiliyeti gibi değildir. Öyleyse insanın öze uygun hizmeti için eğitim görmesi şarttır.
Eğitimsiz de hizmet olur denilebilir. Ancak bu cümle asliyette doğru değildir. Dikkat edilirse İnsan, doğumundan itibaren bir eğitime ve hizmete tabi tutulmaktadır. Zahirde insanın ilk hizmeti annesi tarafından görülmektedir. İlk alınan eğitim “hizmet” tir. İlk mürebbi annedir. Zahir seyru sulûk buradan başlar. Ancak hakikatte eğitimin ve hizmetin başlangıcı farklıdır. İnsan ilk eğitimini Cenâb-ı Haktan almıştır. İlk eğitim yine “hizmet” konusunda olmuştur. İnsan, yaratılma isteğiyle ve “ol” emriyle vücuda gelişinde ilk hizmetini almıştır. Bu hizmet ile eğitimi başlamıştır. Kendisine hizmet edildiği için de içi hizmet etme aşkı ile dolmuştur. Hizmet görerek büyüyen insanın iç âlemine bu hizmet etme ruhu adeta ilmek ilmek dokunmuştur. Hem de karşılıksız gördüğü hizmet karşısında, karşılıksız hizmet etme aşkı onun mayası olmuştur.
Tüm bu süreçlerden geçen insan, doğal olarak varlık sebebinin Hakka hizmet etmek olduğunu görür. Kişide bu bilinç doğuştan başlar ve gün be gün gelişip şekil alır. Bu şekil almada dış etkenler önemli rol alır. Bu durumu sevgili Peygamberimiz ﷺ; “Her doğan insan İslâm fıtratı üzerine doğar[3]” şeklinde ifade etmektedir. Hadisi şerifin devamında “daha sonra onu anne babası kendi dini üzerine yetiştirir” buyurmaktadır.
İnsanın içerisinde Hakka hizmet aşkı (kulluk) doğuştan gelir. Ancak çocuk bu hizmet edeceği şeyi zamanla değiştirebilir. Kişinin ailesi ve ortamı insanı değiştirebilir. Nefsini ve hevasını ilah edinen kişilerle beraber büyüyen insan o hizmet aşkını bu sefer nefsine, bencilliğine, hevasına kullanır. Aile ve bulunduğu ortamı malı veya parayı ilah edinmişse bu sefer insanın hizmeti mala veya paraya veya dünyaya olmaktadır. Bu aşamada kişi serbest bırakılmıştır. Kimi insanlar vardır ki cehennem gibi ortamda, bir gül gibi yetişmeyi becerebilmiş, kimi insanlar da peygamber oğlu olmasına rağmen Hakka hizmeti anlayamamıştır. Musa aleyhisselam firavunun sarayında ve kucağında yetişmesine rağmen Cenâb-ı Hakka sevgili bir kul olabilmiş, bunun yanında Nuh aleyhisselamın oğlu bir peygamber çocuğu olmasına rağmen Cenâb-ı Hakka isyan edip helak olmuştur.
Hadisi şeriften de anlaşılacağı üzere; genel olarak çevre faktörü kişinin yetişmesinde etkili olmaktadır. Çevre dediğimiz şey kişinin kendisinin dışında yer alan her şeydir. İnsanın yetiştirilmesine yön veren dış faktörler olumlu olabileceği gibi olumsuz faktörler de olabilir. İnsanı helake götüren Cenâb-ı Hakla bağlantısını koparan her şey olumsuz, İnsanın Hakla bağlantısını sağlayan her şey de olumlu faktörlerdir.
Bu manada insana hizmet konusunda, insanın Hakla bağlantısını sağlamaya yönelik en büyük dış faktör; İnsana yapılabilecek en güzel dış müdahale; tebliğ ve irşaddır. Bu faaliyet insanın kurtuluşuna vesile olabilecek en büyük hizmettir. Öyleyse en büyük, en yüce, en kutsal hizmet; tebliğ (bulûğa erme) ve irşaddır (bulûğa erdirme).
Peki, nedir bu en kutsal hizmet olan tebliğ ve irşad ?
Hâce-i Hâcegân [4]
Hâcegân Vakfı Genel Başkanı
[1] Hizmet; Arapça’da “Hademe” “خدم” “Hizmet Etti” fiilinin masdarı olan “Hidmet”, “خدمت” kelimesinden gelmektedir. Hizmet; yapılan iş, görev, kulluk gibi manalara gelmektedir. Bkz: https://www.etimolojiturkce.com/kelime/hizmet, E.T.: 29.01.2023
[2] TDK, Hizmet: https://sozluk.gov.tr/, E.T: 29.01.2023
[3] Buhârî, Tefsîr, (Rûm) 2; Müslim, Kader, 22
[4] Hâce-i Hâcegân: Hâcegân yolunun hocası