Ramazan ve Sabır
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
Hamd; bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, bizleri Kur’an’a muhatap kılan, Rabbimize mahsustur. Salât ve selam; Efendimize onun âline ashabına tabiin etbau tabiin ezvacının ve ehlibeytinin üzerine olsun;
Değerli Kardeşlerim; Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden azat olarak tasvir edilen, Ramazan ayının ortasındayız. Ramazan ayı rahmet, mağfiret ve sabır ayıdır, bu münasebetle bugün sabır konusunu ele alacağız. Rabbim müstefit olmayı nasip eylesin.
وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِۜ وَبَشِّرِ الصَّابِر۪ينَۙ ﴿﴾ اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ ﴿﴾ اُو۬لٰٓئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِنْ رَبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ
“Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. Onlar (sabredenler) ; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler. İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.” (Bakara 177-157)
Kardeşlerim;
İslam’ı sectiği için Mekke’de putperestlerin fiziki baskılarına maruz kalanlardan biri de Habbab b. Eret’ti. Mesleği demirci olan Habbab bazen çöldeki kızgın taşlar üzerine yatırılmış bazen kor ateşinde ısıtılan demir parçaları sırtında soğutularak Hz. Peygamberi inkar etmesi istemiştir.
Habbab b. Eret ve aynı durumda işkenceye maruz kalan diğer Sahabiler Efendimize gelerek (bu zulümden kurtulmamız için) Allah’ın yardımını istemeyecek misin? bizim için ona dua etmeyecek misin? diye yakınmışlardı.
Efendimiz de geçmiş ümmetler için de, daha ağır işkencelere maruz kaldıkları halde dinlerinden dönmeyen müminlerin bulunduğunu anlatmış, yakında kurtulacaklarını söyleyerek kendilerine sabır tavsiye etmişti.
Değerli kardeşlerim,
Bela ve musibetlere karşı direnç göstermek olan sabır Müminlerin hayatları boyunca en çok ihtiyaç duydukları erdemlerden biridir. Her şeyden önce sabır tam anlamıyla iman edebilmenin ve bu imanı koruyabilmenin ilk şartıdır. Sabır İslamı seçen Habbab’ların Bilal’lerin her türlü baskı ve işkencelere rağmen, imanlarını koruma mücadelesidir. Belki de bu yüzden Efendimiz iman nedir? Sorusuna “sabırlı ve hoşgörülü olmak” diye cevap vermiştir. Bu yüzden Abdullah b. Mesut sabrı ‘’imanın yarısı’’ saymıştır.
Hz. Ali ise sabrı, vücuttaki başa benzetmiş, nasıl ki başsız vücudun yaşaması mümkün değilse, sabır olmaksızın imanın kemale ermesi imkansız demiştir. Musibetlere karşı daima sabrı tavsiye eden efendimiz, çocuğunun mezarı başında (bağıra-çağıra) ağlayan bir kadının yanından geçtiğinde,
Ona: “Allah’dan kork ve sabret!” buyurdu.
Kadın: Çek git başımdan; zira benim başıma gelen felâket, senin başına gelmemiştir, dedi.
Kadın Hz. Peygamber’i tanıyamamıştı. Kendisine, onun Peygamber (sav) olduğunu söylediler. Bunu duyar duymaz Peygamberin (sav) kapısına koştu. Özür beyân etmek üzere Hz. Peygamber’e:
Sizi tanıyamadım, dedi.
Peygamber (sav) de: “Sabır dediğin, felâketle karşılaştığın ilk anda dayanmaktır.” (Buhârî, Cenâiz 32)
Elbette sabır sadece musibete karşı direnmek değildir. Allah’ın farz kıldıklarını yerine getirmek, yasaklarından kaçınmak da sabır ister. İbadete başlamadan niyet ve ihlasını koruma, İbadet esnasında Allah’tan gafil olmama, İbadetten sonra riyaya kapılmama hususunda da Mümin sabırlı olmalıdır.
Değerli kardeşlerim!
İmanın kemale ermesini sağlayacak ibadetlerin yapılması için de, yine sabra ihtiyaç vardır. Oruç Efendimiz tarafından ‘’sabrın yarısı’’ olarak tarif edilmiş, Ramazan ayı ‘’sabır ayı’’ olarak isimlendirilmiştir.
Namaz, Kur’an’da.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اسْتَع۪ينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلٰوةِۜ اِنَّ اللّٰهَ مَعَ الصَّابِر۪ينَ ﴿
“Ey iman edenler! Başınıza gelecek her şeye, sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Allah sabredenlerle beraberdir.” ( Bakara- 153) buyurmuştur.
Hac ise tam anlamıyla bir sabır imtihanıdır.
Değerli kardeşlerim;
Sabrın en çok gerektiği yerlerden biri de, düşman karşısında sabredebilmektir. Efendimiz ey insanlar düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyiniz Allah’tan afiyet isteyiniz, fakat onlarla karşılaştığınız zaman da sabırlı olunuz buyurmuştur.
Yine Müslümanlar diğer insanlarla olan ilişkilerinde de hoşlarına gitmeyen tatsız bir hadise karşısında öfkelenmek yerine serin kanlı ve sabırlı davranmalılardır. Efendimiz çarşıda dolaşırken bedevinin biri gelip Ey Allah’ın Resulü, Allah’ın sana bahşettiği mallardan bana da ver diyerek yakasına yapışmış cübbesinin yakasını çekmiş o cübbe efendimizin yakasında iz bırakmış buna rağmen efendimiz sabretmiş ona isteklerinin verilmesini emretmiştir.
Efendimizin hayatı tam anlamıyla sabırla örülmüştür. O dünyaya gelmeden babasını, küçük yaşta annesini, dedesini, en zor zamanlarda eşi Hz. Hatice’yi, Hz. Fatma hariç tüm çocuklarını hayatta iken toprağa vermiştir
Değerli kardeşlerim unutmayın ki;
Sabır azim ve irade sahibi peygamberlerin yoludur. Sabır Hz. İsmail’in kendisini kurban etmek isteyen babasına olan teslimiyetidir. Sabır Hz.Yusuf’u yitirmiş Yakup’un ‘’sabri cemil’’ tesellisidir. Sabır Hz.Eyyub’un yıllarca yaşadığı hastalığın tedavisidir. Efendimizin hayat stratejisi, Mekke’de işkenceye, ablukaya, hicrete tahammül, Medine’de cihada, zafere, sevgi toplumunun inşaya vesiledir. Sabır, haksızlığa boyun eğmek ve tepkisiz kalmak demek değildir, ya da sabır zillete razı olup hiçbir şey yapmamak değil, bu duruma düşmemek için baştan tedbir almaktır
Kardeşlerim; sonuç olarak, inanan insanların başına bela ve musibet gelmesi onlar için bir imtihan vesilesi, hatalarının affedilmesine bir sebep, sabır gösterilebilirse dünya ve ahiret hayatında, mutluluğa ulaşılmada bir fırsattır. Bu sebeple mümin, başına gelenlere şer gözüyle bakmamalıdır. Çünkü gaybı bilen Allah’tır. Başımıza gelenlerin bizim için hayır mı? şer mi? Olduğunu, ancak Allah bilmektedir. Gelen sıkıntıyı feryatlarla, ağıtlarla karşılamak yerine sabır göstermek, Allah’tan gelenin hoş olduğunu kabul etmek zor da olsa, en doğru davranış şeklidir. Bu husus şu dizelerde ne güzel de özetlenmiştir.
Hoştur bana senden gelen:
Ya hil’at ü yahut kefen,
Ya taze gül, yahut diken…
Kahrın da hoş, lûtfun da hoş.
Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğütle konuyu bitirelim;
يَا بُنَيَّ اَقِمِ الصَّلٰوةَ وَأْمُرْ بِالْمَعْرُوفِ وَانْهَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَاصْبِرْ عَلٰى مَٓا اَصَابَكَۜ اِنَّ ذٰلِكَ مِنْ عَزْمِ الْاُمُورِۚ ﴿﴾
“Yavrucuğum, namazını özenle kıl, iyi olanı emret, kötü olana karşı koy, başına gelenlere sabret, İşte bunlar kararlılık gerektiren işlerdendir” (Lokman17)
Rabbim, bizlere sabırlı olmayı, kendisinin, وَبَشِّرِ الصَّابِر۪ينَۙ “Sabredenleri müjdele’’ emrine nail olabilmeyi nasip eylesin..
Selam ve dua ile.
Osman KELEŞ