İnsan Kalbin, Kalb de Sırr-ı İlâhî’nin Karargâhıdır.
Sure-i İbrâhimde: “Görmedin mi Allah sana nasıl bir mesel îrad etmiştir? Güzel bir kelime, kökü sabit (ve sağlam) ve dal(lar)ı semâda olan bir ağaç gibidir. Ki o (ağaç) Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir, durur. Allah insanlara (böyle) misâller îrad eder. Olur ki onlar çok iyi düşünüp, ibret alırlar”[1] buyruluyor. Hz. Allah bu âyet-i celîlesiyle Hubb-i Ezeliyy-i Rabbâniyesine ve o’nun âsâr ve semerâtına işaret buyuruyor. Evet, vücûd-ı insânî “Kalb”in, Kalb de o “Sırr-ı İlâhî”nin müstekarrıdır. (karargâh). Bu Sırr ve Hubb-i İlâhî’nin asl’ı, sâbittir ki, Sırr-ı İnsâniyededir. Ve fer’i semâya, belki tâ O Hazret’e müntehî’dir. Ve bu “Şecere-i muhabbet” her an, Rabb’in izni ile meyvesini verir. Gerek sâhibi ve gerekse mahlûkât-ı sâire bu meyveden istifâde ederler. Hz. Allah, insan’ı da işte bu kemâlin tahsil ve izhârı için bu âleme getirmiştir. Böyle Hakk da zâhir olmuştur.
“Ben bir gizli hazine idim…” Hâdis-i kudsî’sinin sırrı, Ehl-i Yakîn’e zâhirdir. Ve bu Ehl-i Yakîn’den Hz. Allah râzî olmuştur. Diğer mü’minler ve insanlar gerek bilsinler, gerek bilmesinler; gerek inansınlar, gerek inanmasınlar, bunların sâyelerinde sâyelenirler… Doğrusu budur.
Şam’da, Şeyh Ahmed namındaki bir zâtin, yolda eşkıyâ tarafından malı gasbolunan Behram Mecûsî’ye tesellî için gidişi ve Behram’ın mukâbelesi mâlumdur. Ve Şeyh Ahmed’in vâkî teklifi ve cereyan eden muhâvere üzerine Behrâm’ın İslâmiyeti kabul edişi de mâlûm’dur. Behram Mecûsî Dîn-i İslâm’ı kabul eder etmez, Şeyh Ahmed biraz tefekkürle kendinden geçer ve bilâhare ayılır. Bu hâlinin esbâbını soran Behram’a der ki: “Hz. Allah’tan korktuğum için bayıldım. Zîra siz, bu kadar sene bu ateşe tapınırken, Cenâb-ı hak tevfîk buyurdu ve İslâmî kabul ettiniz. Acaba benim âkıbetim ne olacak? diye düşündüm ve Allah’ın korkusu ile bayıldım.”
Bunun üzerine Şeyh Ahmed’e mânen: “Bu Behrâm’a olan senin yüzündendir” diye tebşîr olunur ve bu sûretle müşârunileyh tesellî buyrulur.
[1] İbrahim, 14/24-25.
[2] Gülzâr-ı Saminî Sohbetler (6. Baskı), Hâce Osman Bedruddin Erzurumi, Hâcegân Vakfı Yayınları, Ankara 2025, Sohbet No:394, s.676.
Bunu paylaş:
İlgili

476. Mürşîd-i Kâmil Aşı Gibidir: Aşılı Ağaç Tatlı Meyve Verir
Abdullah İbn-i Ömer Hazretleri rivâyet buyuruyorlar: “Birgün Efendimiz (sav) suâl buyurdular ki: O hangi ağaçtır ki yaprağını dökmez ve aşılanmadıkça da meyvesini vermez. İşte o ağaç mü’mine ve mü ’min de o ağaca benzer.[1]” Emr-i Peygamberîyi imtisâlen herkes birer ağaç söyledilerse de kabul buyrulmadı. Nihâyet, Zât-ı Risâletpenâhîlerinin emir buyurması istirham…
"HAFTANIN SOHBETİ" içinde

İnsan-ı Kâmili İnkâr, Allah ve Peygamberi İnkârla Eş Değerdedir
İnsanda yâ saâdet olur yâ şekâvet. Bunların tarîfi ve hulâseten farkları şudur ki insan ruh ile nefsten mürekkeptir. Yâni letâfetle kesâfetten halk ve îcad buyrulmuştur. Eğer letâfet ve ruhâniyet ciheti galebe ederse insan, âmâl-i sâlihâte, ahlâk-ı hamîde iktisâbına çalışıp, zikir ve fikr-i Mevlâ ile meşgul olup mâsivâ efkârından ferâgate ve…
"HAFTANIN SOHBETİ" içinde

Hâcegân Yolunun Esasları
Bir umre ziyaretinde Mekke’de Kâbe-i muazzamanın huzurunda tefekkürde iken Hâcegân büyükleri bir kalem ve kâğıt almamı ve zamanın insanının kemâlât yolcuğu için lazım olan esasları detaylıca izah etmemi istediler. Orada zamanın insanı için güncellenen Hâcegân yolunun on iki esası oluşturuldu. Önce kendi nefsimizde tatbikle tecrübeler edindik. Uzunca bir tatbikat ve…
"BAŞYAZI" içinde