HZ. EBÛ BEKİR-5
Zühd ve Takva Cephesi
Hazreti Ebu Bekir (ra), Efendimizin ﷺ zahir mana tam ve mükemmil mirasçıları olduğu için onun hangi yönünü incelerseniz sizi mürebbisi Peygamber Efendimize götürecektir. Cihadı, mücadelesi, vefası, anlayışı, her biri ayrı ayrı bizler için örneklerle doludur. Bu bölümde de Hazret-i Ebûbekir Efendimizin Zühd ve takva yönünden bazı numune örnekleri alarak bu yönüne ışık tutmaya çalışacağız.
Ebu Bekir Efendimiz halîfeliği döneminde de, önceki mütevâzı ve zâhidâne hayatına devam etti. Daha evvel çevresindeki yetim kızların koyunlarını sağıverir, ihtiyaçlarını karşılardı. Halîfe olduktan sonra komşuları, artık onun meşgalelerinin artacağını, belki hayat şartlarının değişeceğini, artık bu hizmetleri göremeyeceğini düşünmüşlerdi. Ancak değişen bir şey olmadı. O, aynı mütevâzı hâliyle yetimlerin koyunlarını sağmaya ve ihtiyaçlarını bizzat karşılamaya devam etti.
Cenâb-ı Hak böylesine güzel bir ahlâka sahip olan kullarını medhederek şöyle buyurur:
“Rahmân’ın (has) kulları, yeryüzünde tevâzû ve vakar ile yürürler.”
Resûlullah ﷺ şöyle buyurmuşlardır:
“Ümmetim içinde ümmetime karşı en merhametli olan kişi, Ebûbekir’dir.” Hazret-i Sıddîk, kalbindeki yumuşaklık, lûtuf, şefkat ve merhameti sebebiyle “Evvâh” lâkabıyla da anılırdı.
Bir gün Resûlullah ﷺ, ashâb-ı kirâmın arasında otururken, bir kişi gelip Hazret-i Ebûbekir’e hakaret ederek onu üzdü. Ancak Ebûbekir (ra) sükût edip cevap vermedi. O kimse ikinci defa aynı şekilde hakaret ederek eziyet verdi. Ebûbekir (ra) yine sükût etti. Adam üçüncü sefer de hakaret edince, Hazret-i Ebûbekir ona hak ettiği cevâbı verdi. Bunun üzerine Allah Resûlü hemen kalkıp yürüdü. Hazret-i Ebûbekir de hemen ardından yetişerek:
“Ey Allâh’ın Resûlü, yoksa bana darıldınız mı?” dedi. Allah Resûlü:
“Hayır, darılmadım. Semâdan bir melek inmiş, o kimsenin sana söylediklerini yalanlıyor, senin adına ona cevap veriyordu. Sen karşılık verip intikamını alınca melek gitti, onun yerine şeytan geldi. Bir yere şeytan gelince ben orada durmam!” buyurdular.
Hazret-i Ebûbekir (ra) şöyle buyurmuştur:
“İnsanları iki kısım gördüm. Kimisi dünyayı ister, kimisi âhireti ister. Ben ise Mevlâyı tercih ettim… İslâm’a girdiğimde beni iki amel karşıladı; dünya ameli ve âhiret ameli. Ben dâimâ âhiret amelini tercih ettim…”
Halîfeliğinden önce de sonra da aslâ dünyaya meyletmedi. Tıpkı Resûlullah gibi, bütün arzusu; âhiret yolculuğunu, ilâhî vuslat iştiyâkı içinde gönül huzûruyla tamamlamaktı. Bu sebepledir ki vefâtına yakın, büyük bir istiğnâ hâli içinde, kendisine âit bir arazinin satılıp halîfeliği müddetince zarûreten aldığı maaşların devlet hazinesine geri ödenmesini vasiyet etti.
Ölüm döşeğindeyken de kızı Hazret-i Aişe’ye, sütünü içtikleri deveyi, içinde elbise boyadığı kabı ve giydiği kadife elbiseyi vefâtından sonra Hazret-i Ömer’e teslim etmesini vasiyet etti. Gerekçe olarak da bunlardan, müslümanların işleriyle meşgul olurken istifâde ettiğini söyledi. Âişe vâlidemiz de babasının vefâtından sonra, bunları yeni halîfe Hazret-i Ömer’e teslim etti. Bu eşyâları teslim alan Hazret-i Ömer:
“Ey Ebûbekir! Allâh’ın rahmeti senin üzerine olsun! Senden sonra gelenleri çok müşkül durumda bıraktın!” dedi.
Hazret-i Ebûbekir (ra) şu samimî niyazda bulunurdu:
“Allâh’ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun.”
İbn-i Ömer’in (ra) rivâyetine göre Hazret-i Ebûbekir’in (ra) vefâtına sebep olan şey, onun Resûlullah Efendimiz’in vefâtından duyduğu derin üzüntüdür. Hakîkaten o, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in vefâtına o kadar üzülmüştü ki, mübârek vücudu eriye eriye iyice zayıfladı ve nihâyet vefât etti.
Hazret-i Aişe şöyle anlatır:
“Vefât ettiği hastalığı esnâsında babam Ebûbekir’in yanına girdim. Bana:
«Peygamber Efendimiz’i kaç parça bez ile kefenlediniz?» diye sordu.
«Gömlek ile başlık olmaksızın, üç parça beyaz pamuk bez ile kefenledik.» dedim.
«Nebî hangi gün vefât etmişti?»
«Pazartesi»
«Bugün günlerden ne?»
«Pazartesi.»
«Benim vefâtımın da şu an ile gece arasında olmasını ümid ediyorum!» dedi.
«Eğer bu gece ölürsem beni yarına bekletmeyiniz! Zira benim için gün ve gecelerin en sevimlisi, Resûlullah’a en yakın olanıdır!» dedi.
Son sözleri şu âyet-i kerîmedeki niyâz olmuştu:
“…(Allâh’ım!) Canımı Müslüman olarak al ve beni sâlihler zümresine ilhâk eyle!”



