Erzurum’ da ihvândan bir zâta
…
İş’ârınıza muntazıran evrâd-ı yevmiyenize devâm edemediğiniz fehm olunuyor.
Yâ hû! “Bilesiniz ki, kalpler ancak Allâh’ın zikri ile itminan (huzûr) bulur” (Ra’d, 13/28) âyet-i kerîmesi ve nass-ı celîli, kalbin zikr ile mütmain olmasına ve sâhib-i huzûr olup, devlet-i vuslatı bulmasına ve temkîn erbâbından olmasına delîl-i vâzıh-ı bes ve kâfidir. “Bir kimseye zikr verildimi o kişiye mensûb-i vilâyet itâ edilmiştir. Bir kimseden de zikrullâh selb olundu (kaldırıldı ise) ya’nî devâm edemedi ise o kişiden mensûb-i vilâyet geri alınır” demişlerdir.
Amandır, birader; hiçbir gâile seni evrâdından ve huzûrundan avk (men’) etmesin. Huzûrun yevmiye ziyâdelendikçe, sürür ve şükrün dahî tezâyüd eylesin. Gaflet ve zühûlün (düşmanlıklar) olursa, tâib ve müstağfir olmanız lâzımdır. Zirâ, “bir kimsenin ki, bidayeti mahrum ola, nihayeti dahî mahrûmiyeti müntec olur”, diye âriflerin kâide-i külliyeleridir, bilesiniz azîzîm.
Bâkî, her halde hazreti Allâh muîn ve nasîrin ve erenler ve pîrim Hâce Sâminî hazerâtı zahîr ve destgîriniz olsun canım.
Ves selâmü aleyküm ve alâ men ledeyküm min ihvânid-din.
Hâk-i der-i Hâce Sâminî
İmam
Osman Bedrüddîn bin Selmân
17 Haziran 1311 / 29 Haziran 1895
(Gülzâr-ı Sâminî Mektubât, 29. Mektuptan)