476. Mürşîd-i Kâmil Aşı Gibidir: Aşılı Ağaç Tatlı Meyve Verir
Abdullah İbn-i Ömer Hazretleri rivâyet buyuruyorlar: “Birgün Efendimiz (sav) suâl buyurdular ki: O hangi ağaçtır ki yaprağını dökmez ve aşılanmadıkça da meyvesini vermez. İşte o ağaç mü’mine ve mü ’min de o ağaca benzer.[1]” Emr-i Peygamberîyi imtisâlen herkes birer ağaç söyledilerse de kabul buyrulmadı. Nihâyet, Zât-ı Risâletpenâhîlerinin emir buyurması istirham edildi. Bu ağacın hurma ağacı olduğu emir buyruldu. Evet hurma ağacı yaprağını dökmez. Ve meyve vermek için de aşıya muhtaçtır. Aşılanınca meyvesini âlâ verir. Kezâ mü’minin â’mâl-i sâlihâtı yaprağı mesâbesindedir ki, son nefsimize kadar devam eder ve ibâdât ve tâatin böyle nevi’ nevi’ olmasının hikmeti de budur ki, nefsi birisinden usanırsa diğerine intikal eder. Ve bir de Rabbisinin emrine imtisâl etmediği bir zaman geçmeye ki, O’na her yüzden karîb ola.
Üçüncü bir hikmeti de, nefs birşeyle meşgul edilmezse mutlaka o insanı meşgul eder. Onun meşguliyeti ise muhakkak Hakk’a muhâlefet, Dünyâ ve hevâya muvâfakattir. Namaz, oruç, hac, zekât… Bunlar birer zamana mahsusdur. O vakitler içerisinde edâ olunur. Fakat bâtınımızın â’mâl-i ise aleddevâmdır. Bununla âmil olabilmek için de insana mutlaka bir aşı lâzımdır. Bu aşı da bir mürebbi-i kâmil vasıtasıyla telkin olunan zikir ve fikirdir. Erkân ve adâb-ı tarîkate süluktür. Sohbet ve muhabbettir. Bu aşı ki vuruldu, o mü’minden zaman zaman akvâl ve ahvâl-i hasene, huzûr, esrar’a ittilâ, müşâhede, mükâşefe. Ne bileyim, envâ-ı semere zuhûr eder. Ve “O güzel ağaç öyle ki Allah’ın izni ile boyuna yemiş verir” [2] sırrına o âdem mazhar olur. İşte bu veçhile batınî bir meşguliyet gerektir ki, nefsin elinden insan yakasını kurtarabilsin. Ve Şeytân’ın tasallutu olamayan ibâd-ı muhlisîn zümresine lâyık olabilsin [3].
[1] Râmûzu’l-Ehâdîs: 391.
[2] İbrâhim, 14/75.
[3] Gülzâr-ı Saminî Sohbetler (6. Baskı), Hâce Osman Bedruddin Erzurumi, Hâcegân Vakfı Yayınları, Ankara 2025, Sohbet No:476, s.862.