Teslimiyet – Gayret İlişkisi
Hâcegân büyükleri, teslimiyet ve gayret ilişkisi konusunu izah ederlerken Teslimiyetin neticeye olduğunu özellikle vurgularlar. İnsan Neticeye teslim olmalıdır. Neticeye teslim olmak, gayreti yabana atmak değildir. Gayretin içinde de, gayret ederken de teslim olunmalı, neticeyi belirleyenin Cenâb-ı Hak olduğu unutulmamalıdır. Cenâb-ı Hak kendisini bir şeyle bağlı tutmaz. Yazar değiştirir. Bazı gayretler neticeyi değiştirir. Elden gelen gayretler sonucu Cenabı Haktan ne netice gelmişse bu sefer kul “baş göz üzere” der. Kul, gayret etmeli ama niçin gayret etmeli? O’nun benim hakkımdaki hükmü açığa çıksın diye gayret etmelidir. Biz, bizim istediğimiz olsun diye değil, O (cc) ne dilerse o olsun diye gayret etmeliyiz. Teslimiyet budur. O nasıl dilerse öyle olacak. Zira en hayırlıyı bilen O’dur. Yapmam gerekenler var ben bunları yapmalıyım ancak neticeye karışmamalıyım. Geleni rıza ile karşılamalıyım. Teslimiyet böyle olmalıdır.
Dersleri iyi olmayan bir öğrenci düşünün. Çocuğun dersleri iyi değildir ama gayreti vardır. Gayreti dersinden ilerdedir. O gayreti ona sınıf geçirir. İmtihanlardan yüksek not alamayabilir. Ama gerçekten azimlidir, çalışan bir öğrencidir. Öğretmen birçok noktayı, göz önünde bulundurur. Öğrencinin evinde sorunları, ekonomik sıkıntıları olabilir, evine katkıda bulunmak için başka işlerde çalışabilir ve ders çalışmaya o kadar zaman ayıramamış olabilir diye düşünür. Ama aslında öğrencinin, dersini çalışmak isteyen, başarmak isteyen bir yapısı vardır. Bu azmi, gayreti o öğreniciye sınıf geçirir.
Cenâb-ı Hak da böyledir. Kulunun affı için en ufak bir gayreti dikkate alır. Kul, şartlar gereği belki çaresizdir, kulluğunu layıkıyla yapamıyordur, imtihanı geçecek yeteri ameli yoktur ancak acziyetini bilme ve elden geldiği kadar gayreti vardır, imkânlar müsait olsaydı bir şeyler yapacaktır… Cenâb-ı Hak bunu gördüğünde o kulu geçirir, o toplumu geçirir. Merhamet eder. Bunun için buyruluyor ki; “hidayet, gayrete bağlıdır.”[1] Bu belki bütünüyle olmasa da, kısmi de olsa gayretin; hidayete, affa ve mağfirete etkisi vardır.
Hâce-i Hâcegân [2]
. Hâce Turâbül Akdem [3]
. Hâcegân Vakfı Genel Başkanı
[1] Konuyla ilgili olarak Ankebut Suresi 69. ayet: “Bizim uğrumuzda cihad edenleri (gayret gösterenleri) elbette yollarımıza eriştireceğiz.” ve Rad Suresi 11. Ayet: “Şüphesiz, bir toplum kendisinde olanı değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” şeklindedir.
[2] Hâce-i Hâcegân: Hâcegân yolunun hocası.
[3] Hâce Turâbül Akdem: Efendimizin ﷺ ayağının tozu, önüne serilen toprak manasına gelmektedir. Miraçta Efendimiz ﷺ Cenab-ı Hakkın huzuruna çıkarken Musa (as) gibi ayakkabılarını çıkarmak istedi. Bu durum üzerine Cenab-ı Hak Efendimize hitaben; “Ayakkabılarını çıkarma, Ayağının tozuyla semâvât da şereflensin” buyurdular. Burada vücut bulan “Turâbül Akdem- Ayağının tozu” ifadesi tasavvufta bir hâl, bir sıfat olarak kullanılmaktadır. Ezcümle Hâce Turâbül Akdem; Hâcegân Vakfı Genel Başkanlığı görevini yürüten, Hâcegânın kutlu yolunun hocası, Hâce-i Hâcegânın da mahlası olarak kullanılmaktadır. Bilgi için Bkz:https://haceganvakfi.org/hace-turabul-akdem-2/